GİZLİ ZİKRİ ÖĞRENME YOLU
--------------------------------------------------------------------------------
Nakşi yolunun büyüklerinden Abdulhâlik Gücde-vanî (k.s) (vefat: hicri 617, miladi 1220) gençlik yıllarında hocası Şeyh Sadreddin Efendi'den tefsir dersi alıyordu. Şu mealdeki ayete geldiler:
"Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. O haddi aşanları sevmez."(Araf, 7/55)
Hocası ayetin tefsirini bitirince, Abdulhâlik Gücdüvanî, hocasına şunu sordu:
"Efendim! Bu ayette bahsedilen gizli dua ve zikir nasıl yapılır. Eğer insan zikir ve duayı açıkça yapsa insanlar görür ve işitir. Bunda gösteriş tehlikesi var. Eğer bu zikri kendi içinden yapacak olsa onu da şeytan fark eder. Çünkü hadis-i şerifte:
"Kan damarları içinde kanın dolaşması gibi, şeytan da insanın içinde dolaşır."(Buhari, Ahkam, 21; Ebu Davud, Savm, 78; ibnu Mace, Siyam, 65; Darimi, Rikak, 66; Ahmed, Müsned, III, 156, 285.) buyruluyor. İnsanlara ve şeytana fark ettirmeden Yüce Allah gizlice nasıl zikredilir?" Hocası soruyu hayranlıkla karşıladı ve:
"Evladım! Bu ledünni, ilahi bir ilimdir. Allahu Teala dilerse seni dostlarından birisi ile buluşturur, o sana bu gizli zikri öğretir" dedi.
Abdulhâlik Gücdüvanî (k.s) o dostu beklemeye başladı. Nihayet Allahu Teala kendisini önce Hz. Hızır (a.s) ile ve daha sonra büyük arif Yusuf Hemadanî hazretleri ile buluşturdu.
Hz. Hızır (a.s) kendisine gizli yolla nefy-u isbat (La ilahe illallah) zikrini öğretti. Yusuf Hemadani (k.s) ise onun manevî terbiyesi ile meşgul oldu. Sonuçta onu insanları irşatla mezun etti.
Meşhur Hoca Ahmed Yesevi (k.s) de Yusuf Hemadanî'nin hâlifesi ve Abdulhâlik Gücdevanî'nin yol arkadaşıdır.
Bu iki büyük veli aynı kaynaktan terbiye almışlardır. Tarihte ve günümüzde Türklerin ekseriyeti bu iki koldan gelen manevî feyiz ve terbiye ile tanışmıştır.