20-TAHA:
1-9- Tâ, Hâ harfleri, -en iyisini Allah bilir benzerleri gibi heca harfleridir, Esmâ-i Hüsnâ'dan (Allah'ın güzel isimlerinden) kasem (yemin) olduğu da söylenmiştir. Bazı lugatlarda "ya recül (behey adam!)" demek olduğu da rivayet edilmiştir. Bir de ; den emr-i hazır; "hâ" zamir olarak "bas onu, yahut çiğne onu" diye Hz. Peygamber'e hitab olduğu şeklinde de açıklanmıştır. Çünkü Allah'ın resulü teheccüd namazlarında (yorulup bitkin düştüğünden, ayaklarına nöbetleşe istirahat vermek için, bir ayak üzerinde durduğunda) iki ayağını da yere basması, yani her iki ayağı üzerinde rahatlıkla durabilecek, çok fazla yorulup bitkin düşmeyecek şekilde ibadet etmesi emrolunmuştur. Buna göre zamir ya ayak, ya da yere aittir. Bu yoruma göre ayağını bas, yahut yeri çiğne demek te olabilir. Bu mânâ mühimdir. Şu kadar var ki, buna göre "Tâhâ" şeklinde yazılması gerekirdi. (İstiva meselesi için "Ârâf Sûresi, 7/54. âyetin tefsirine bkz.) "Sır", içinden kendine söylediğin "ahfâ" ise, olacak fakat henüz olmamış bulunandır. Yahut sır, başkasına gizli söylediğin; ahfâ, kendi içinde gizlediğindir. Bir de "ahfâ" fiil-i mazi (geçmiş zaman kipi) olmak üzere mânâ verilmiştir. Yani (Allah) kulların sırrını bilir, kendi sırrını ise gizlemiştir. Bir hadis-i şerifte (Allah'ın güzel isimleri) doksan dokuz (tane) sayılmış ve bunları sayan, cennete girer buyurulmuştur.(1)
Meâl-i Şerifi
10- Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.
11- Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: "Ey Musa!
12- "Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasın."
13- "Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle."
14- Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.
15- Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün.
16- Sakın kıyamete inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun.
17- Ey Musa! Sağ elindeki nedir?
18- Musa dedi: "O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var"
19- Allah: "Ey Musa! onu (yere) bırak"dedi.
20- Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.
21- Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"
22- "Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın."
23- "Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık."
24- "Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı."
25- Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,
26- İşimi kolaylaştır,
27- Dilimden düğümü çöz
28- Ki, sözümü iyi anlasınlar.
29- Bir de bana ailemden bir vezir ver.
30- Kardeşim Harun'u (ver).
31- Onunla arkamı kuvvetlendir.
32- (Elçilik) işimde onu bana ortak et.
33- Ki seni çok tesbih edelim.
34- Seni çok analım.
35- Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun."
36- Allah buyurdu: "Ey Musa! Dilediğin (şeyler) sana verildi."
37- "And olsun biz, sana diğer bir defa daha ihsan etmiştik"
38- Hani bir vakit ilham edilmesi gereken (ancak ilham ile bilinebilen) şu ilhamı annene verdik:
39- "Onu (Musa'yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın." Bir de benim gözetimim altında yetiştirilmen için, üzerine katımdan bir sevgi bırakmıştım. (Ey Musa!)
40- Hani kız kardeşin (Firavun'un sarayına) giderek: "Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.
41- Ben, seni kendime (peygamber) seçtim.
42- Sen kardeşinle birlikte mucizelerimle git. İkiniz de beni anmakta gevşeklik etmeyin.
43- Firavun'a gidin, çünkü o gerçekten azdı.
44- Varın da ona yumuşak söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar.
45- (Musa ile Harun) "Rabbimiz! Onun bize kötülük yapmasından veya azgınlığını artırmasından korkarız" dediler.
46- Allah buyurdu ki: "Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm."
47- Hemen gidin de Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam doğru yolda gidenleredir."
48- "Bize kesin olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkâr edip ona sırt çevirenleredir."
49- Firavun: "Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?" dedi.
50- Musa: "Bizim Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir." dedi.
51- Firavun : "Öyleyse geçmiş asırlar (daki insanlar)ın durumu nedir?" dedi.
52- Musa dedi ki: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitapta (yazılı)dır. Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz."
53- "Yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indiren O'dur." İşte biz o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık.
54- Hem siz yiyin, hem de hayvanlarınızı otlatın. Akıl sahibleri için bunda nice ibretler vardır!
10-54- Firavun dedi ki: " Öyleyse geçmiş asırlar (halkın)ın durumu nedir? Yani dediğin gibi (eğer gerçekten senin Rabbin varsa ve o) her şeye, layık olan şeklini verdikten sonra, gitmesi gereken doğru yolunu da göstermiş ise, geçmiş asırlardaki insanlar neden o doğru yolu takip etmemiş, niçin senin dediğin gibi samimi olarak tevhid inancı içerisine girip (Allah'a) kulluk etmemiş de putlara tapmış? Neden cehalet içinde kalmışlar? Firavun, bu suretle Allah tarafından gelen herhangi bir yol göstericiyi ve irşadı, dolayısıyla da peygamberliği inkâr etmek istiyor. Firavun: "geçmiş asırlar" demekle içinde bulunduğu zamandan daha önce gelip geçmiş asırları kasdetmiş olmakla beraber, kendisi de onlardan ayrılmak istemediği cihetle o asırlara dahil olmuş bulunuyor. Kasas Sûresi'nde de (28/43) geleceği üzere Kur'ân dilinde ilkçağlar Firavun'un helak olmasıyla son bulmuştur. Bu nokta için olmalıdır ki, Hz. Musa cevapta Allah onlara da peygamberler gönderdi demeyip de şöyle dedi "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır." yani onların durumu bana gizlidir. Gizli olan şeylerin bilgisi ise, ancak Rabbimin katında bir kitabdadır. Onların durumunun ne olduğunu ve ne olacağını ancak O bilir. Hiç bir zaman Rabbim şaşmaz ve unutmaz. O, yol göstermiş, onlar kabul etmemişlerdir. Çünkü O Rabbimdir ki "yer yüzünü sizin için bir döşek yaptı." Bu gözle görülen bir hidayettir, bir yol göstermektir. "İşte biz o su ile çıkardık." Burada gıyabdan tekellüme iltifat vardır. (Yani sözün ve hitabın yönü üçüncü şahıstan birinci şahsa çevrilerek bir iltifat sanatı yapılmıştır.) Nühâ, batıl ve kötü şeylere uymaktan sakındıran akıl demektir.