SoFi Çocuk Web Master
Mesaj Sayısı : 1400 Nerden : BatMan Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: BUDİZMİN BATIL İNANIŞLARI Salı Eyl. 23, 2008 8:30 pm | |
| BUDİZMİN BATIL İNANIŞLARI
Budizmin batıl inanışları ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Bunun nedeni bu dinin 2500 yıldır yayıldığı ülkelerin milli diniyle, gelenekleriyle ve yerleşik kültürüyle karışmış olmasıdır. Bugün Japonya'da, Çin'de, Tibet'te, Sri Lanka'da, Vietnam'da ya da Amerika'da uygulanan Budizm birbirinden çok farklıdır.
Tarihi kaynaklardan öğrendiğimize göre Buda, Budizmin temel inanışlarını ve ibadetlerini insanlara aktarırken hep sözlü anlatım yolunu tercih etmiştir. Araştırmacılar da onun arkasında hiçbir yazılı metin bırakmadığını belirtmektedirler. Budistler ise, onun vaazlarının 400 yıl kadar sözlü olarak nesilden nesile nakledildiğine ve sonunda Pali-Kanon adlı bir kitapta toplandığına inanırlar. Ancak araştırmacıların ortak fikri, bu sözlerin çok büyük bir bölümünün Buda'ya ait olmadığı, birtakım ilavelerle zamanla bu hale geldiği yönündedir. Dolayısıyla yazılı bir metne dayanmayan Budizm, aradan geçen binlerce yıl boyunca çok büyük değişikliklere uğramış, tahrif edilmiş, eklemeler ve çıkartmalarla yeniden şekillendirilmiştir.
Tibet'te Budist metinlerin çoğaltılması en önemli ibadetlerden biri haline gelmiştir. Özellikle rahipler dünyadan tamamen soyutlanmış şekilde, yalnızca bu işle ilgilenmektedirler. Bu insanlar ahireti unutmuşlardır ve dünyada da son derece boş bir amaç üzerine yaşamlarını sürdürmektedirler. YUKARI RESME AİTTİR. Tibet'te Budist metinlerin çoğaltılması en önemli ibadetlerden biri haline gelmiştir. Özellikle rahipler dünyadan tamamen soyutlanmış şekilde, yalnızca bu işle ilgilenmektedirler. Bu insanlar ahireti unutmuşlardır ve dünyada da son derece boş bir amaç üzerine yaşamlarını sürdürmektedirler. Günümüz Budizminin kutsal olarak kabul ettiği kitabın adı "üç sepet" anlamına gelen Tipitaka'dır. Bu metinler Pali diliyle yazılmıştır. Tipitaka'nın ne zaman yazıya geçirildiği ise kesin olarak bilinmemektedir. Ancak MÖ 1. yüzyılda Seylan'da bugünkü şeklini aldığı ileri sürülmektedir. Tipitaka metinlerinin bölümleri şu şekildedir:
1- Vinaya Pitaka: Sangha adı verilen bu bölüm rahip ve rahibelerle ilgili kuralları, bunların nasıl yerine getirileceğini içerir. İçinde rahip olmayan Budistlerle ilgili konular da vardır.
2- Sutta Pitaka: Buda'nın fikirlerini açıkladığı konuşmalarının çoğu bu bölümde bulunur. Bunun için bu bölüme doktrin (dhamma) sepeti de denir. Bu sözler asırlar boyunca sözlü olarak nakledilmiş, başka efsanelerle, batıl inanışlarla içiçe geçmiştir.
3- Abhidhamma Pitaka: Buda'nın vaazlarının yorumları ve Budizmin felsefesi bu bölümde yer alır.
Günümüz Budist rahipleri bu metinlerin kutsallığına inanır, ibadetlerini bu kitaplara göre yapar ve tüm hayatlarını bu kitaplara göre düzenlerler. Bu metinlerde Buda adeta bir ilah gibi gösterilmiştir. (Allah'ı tenzih ederiz.) Bu nedenle de günümüz Budistleri Buda heykelleri önünde secde eder, bu heykellere yiyecekler sunar, onlardan medet umarlar. Oysa bu, son derece akıl ve mantık dışı bir uygulamadır. Bu taştan, bronzdan heykellerin kendilerini duyacağına, yardım edeceğine inanan Budistler çok büyük bir aldanış içindedirler. Kitabın ilerleyen bölümlerinde daha detaylı olarak göreceğimiz bu putperest uygulamaların yanı sıra Budizm, kainatın nasıl var olduğu, dünya üzerindeki kusursuz sistemlerin nasıl işlediği gibi konuların hiç üzerinde durmayan, sadece insan üzerinde yoğunlaşan gizemli bir öğreti halini almıştır.
(Solda) Tibet'teki kütüphaneler asırlar boyunca tahrip edilmiştir. Ancak Tibetli rahiplere ait el yazmaları komşu bölgelerde hala muhafaza edilmektedir. Tüm bu Budist kaynaklar, insanları kabus benzeri bir hayata yöneltmektedir. İnsanların ölüp ineğe veya fareye dönüşeceğini iddia eden bu iç karartıcı ve sapkın inançlar insanları korku ve sıkıntı dolu bir hayata mahkum etmektedir. (Sağda) Budizm'de eski dillerden çeviri yapan rahipler önemli görülür. Yan sayfadaki çizimde Buda, bu görevi yerine getiren rahipleri izlerken tasvir edilmiştir,YUKARIDAKİ RESME AİTTİR.
(Solda) Tibet'teki kütüphaneler asırlar boyunca tahrip edilmiştir. Ancak Tibetli rahiplere ait el yazmaları komşu bölgelerde hala muhafaza edilmektedir. Tüm bu Budist kaynaklar, insanları kabus benzeri bir hayata yöneltmektedir. İnsanların ölüp ineğe veya fareye dönüşeceğini iddia eden bu iç karartıcı ve sapkın inançlar insanları korku ve sıkıntı dolu bir hayata mahkum etmektedir. (Sağda) Budizm'de eski dillerden çeviri yapan rahipler önemli görülür. Yan sayfadaki çizimde Buda, bu görevi yerine getiren rahipleri izlerken tasvir edilmiştir.
11. yüzyıldan kalan Sanskritçe metin, Buda'nın hayatından bölümler içermektedir. Bu metinlerdeki sapkın inançları benimseyenler, ahiret inançlarını kaybettikleri için ciddi ahlaki ve psikolojik bozukluklara sahiptirler. Ölümden sonra fare, maymun, inek gibi canlılara dönüşebileceklerini düşünen Budistlerin ruhsal sorunlara sahip olmaları son derece doğaldır.YUKARI RESSME AİTTİR.
Budizm putperest bir anlayış üzerine kurulmuş, müşrik bir dindir. Bu anlayışla yetişen Budist rahipler tüm hayatlarını Buda'ya ibadetle geçirirler.YUKARIDAKİ RESME AİTTİR. 11. yüzyıldan kalan Sanskritçe metin, Buda'nın hayatından bölümler içermektedir. Bu metinlerdeki sapkın inançları benimseyenler, ahiret inançlarını kaybettikleri için ciddi ahlaki ve psikolojik bozukluklara sahiptirler. Ölümden sonra fare, maymun, inek gibi canlılara dönüşebileceklerini düşünen Budistlerin ruhsal sorunlara sahip olmaları son derece doğaldır.
Budizm Ateist Bir Dindir
Budizm putperest bir anlayış üzerine kurulmuş, müşrik bir dindir. Bu anlayışla yetişen Budist rahipler tüm hayatlarını Buda'ya ibadetle geçirirler. Budizm, Allah'ın varlığını inkar eden, sadece insanın bazı ahlaki yönlerden gelişimini ve dünyaya ait ızdıraplarından kurtulmasını temel alan ateist bir felsefedir. Bu din hiçbir akılcı ve bilimsel dayanağı bulunmayan birer dogma olan karma ve reenkarnasyon inancı (insanın dünyaya sürekli geldiği, bir önceki hayatındaki davranışlara göre bir sonraki hayatının şekillendiği düşüncesi) üzerine kurulmuştur. Budist yazıtlarda bir Yaratıcı'nın varlığına, kainatın, canlıların ve evrenin nasıl ortaya çıktığına hiçbir şekilde değinilmediği gibi, hiçbir Budist metinde de, kainatın yoktan nasıl var edildiği, canlılığın nasıl ortaya çıktığı ve dünya üzerindeki eşsiz yaratılış delillerinin nasıl var olduğu anlatılmaz. Budistlerin aldanışına göre bu konuda düşünmek dahi gereksizdir. Budist metinlere göre hayatta tek önemli olan şey arzuları yok etmek, ızdıraplardan kurtulmak ve Buda'ya saygı göstermektir.
Dolayısıyla aslında Budizm çok "dar görüşlü" bir inançtır. İnsanı "nasıl var oldum, evren ve canlılar nasıl ortaya çıktı" gibi temel sorular üzerinde düşünmekten ve bunları araştırmaktan uzaklaştırmakta ve sadece mevcut yaşamın dar kalıpları içine sokmaktadır.
Günümüz Budistleri de ne kadar çok acı çeker, aç kalır ve sefalet içinde yaşarlarsa o kadar çabuk "aydınlanacaklarına" inanırlar. Oysa bu aydınlanma değil, insanın kendisine zulmetmesidir, insanlıkdışı bir yaşam şeklidir. Allah bir ayetinde "...Allah, kullar için zulüm istemez." (Mümin Suresi, 31) şeklinde buyurmuştur. Budistlerin bu sapkın uygulamaları gerçek islam ahlakının tamamen zıttı bir uygulamadır. Budizm Baskıcı ve Köleleştirici Bir Dindir
Budizmin insanın tüm arzularını yok etmeye çalışması ise bir başka dar görüşlülüktür. Allah dünyadaki nimetleri insanların yararlanması, zevk alması ve karşılığında da Kendisine şükretmesi için yaratmıştır. Bu nedenle İslam insanlara arzularını köreltmelerini, kendilerine acı ve ızdırap çektirmelerini emretmez. Aksine, dünyadaki güzelliklerden (çirkin ve kötü olan haramdavranışlar dışında) yararlanmalarını, kendilerine gereksiz yere sınırlama ve baskı yapmamalarını, kendilerine acı çektirmemelerini emreder. Bu nedenledir ki, Allah Peygamberimiz (sav)'in vasıflarını sayarken, O'nun insanlar üzerindeki "zincirleri indirdiğini" haber vermiştir:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)
Kısacası İslam özgürleştiricidir. İnsanı; gereksiz örf ve adetlerden, yasaklardan, toplumsal baskılardan, "başkaları ne der" endişesinden kurtarıp, sadece Allah'ın rızasını amaçlayan huzurlu bir hayat sürmeye çağırır. Nitekim Peygamber Efendimiz de birçok hadisinde insanlara, dini kolaylaştırmayı emretmiştir:
"Sevindirin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın." 1
"Kolaylaştırıcılar olarak gönderildiniz, zorlaştırıcılar olarak gönderilmediniz." 2
Budizm ise insanları puslu manastırlara, acı ve sefalet dolu bir yaşama iten, köleleştirici bir inançtır. Allah'ın insanlar için yarattığı nimetleri (güzel yiyecekleri, temizliği, rahatlığı) garip bir şekilde yasaklamakta, acı çekmeyi bir erdem olarak kabul edip tüm bağlılarına acı çekmeyi öğütlemektedir.
Örneğin Budist rahipler için hayat türlü zorluklarla doludur. Çalışamazlar ve mülk sahibi olamazlar. Günlük yiyeceklerini, halk arasında ellerinde bir kap ile gezip dilenerek gidermek zorundadırlar. Hatta bu nedenle Budist rahiplere halk arasında "bhikkus" (dilenciler) ismi verilmiştir. Evlilik ve her türlü aile yaşamı da yine rahiplere yasaktır. Her rahibin sadece tek bir elbisesi olabilir, bu da kalitesiz sarı kumaştan olmalıdır.
"Kendi kendine eziyet" dini haline gelen Budizmin kurucusu Buda'ya göre, doğruya ulaşmanın yolu açlık, sefalet ve acıdan geçer. Bu giysinin yanında başka tek eşyaları da; uyku için kullanabilecekleri sert bir yatak, saçlarını kazımak için ustura, iğne, matara ve dilenmek için bir kaptır. Günde tek bir öğün yemek yerler ve bu da öğleden önce olmak zorundadır. Öğleden sonra bir ertesi güne kadar bir şey yemek yasaktır. Yemek genellikle ekmek, pirinç ve baharattan oluşur. İçecekleri ise, su veya pirinç sütüdür. Başka yiyecekler "lüks" sayılır ve yasaklanır, hatta ilaçlar bile yasaktır. Et, balık ve meyve gibi yiyecekler sadece eğer rahip hasta ise ve o da bir üst rahibin daveti üzerine yenir. Kısacası Budizm, bir tür "kendi kendine eziyet" dinidir.
Bu durum Allah'ın Kuran'da yer alan "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar" (Yunus Suresi, 44) ayetinin de tam bir tecellisini oluşturmaktadır. Oysa Allah iman edip, Kendisine teslim olanlara hem dünyahayatında hem de ahirette çok güzel bir hayat vaat etmiştir. Hem dünya üzerindeki tüm nimetler hem de ahiretteki sonsuz nimetler onlarındır:
De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32)
Resimde, Buda ve takipçileri ellerinde kaplarla sadaka kabul ederken görülüyorlar. Günümüzde de bu akıldışı Budist gelenekler sürmektedir. Budizm sapkınlığına düşen insanlar, hiçbir ihtiyaçları olmadığı halde, ellerine bir kap alıp dilenmekte ve son derece küçük bir duruma düşmektedirler. Budizm insanları dünyada çalışmak yerine tembelliğe, miskinliğe yöneltmekte; ilkel şartlarda yaşamaya mahkum etmektedir. Oysa İslam dini bunun tam tersini emreder. İslam, insanları dinamizme, fayda sağlayacak işler yapmaya yönelten hayat dolu bir dindir. Budizmin karanlık atmosferinin aksine, temizliği, nezaketi, çalışmayı emreder; bilim ve teknolojide gelişmeyi teşvik eder.
Rahip olmayan nüfus, sadakalarıyla rahiplere yardımda bulunur ve bu yolla bir sonraki yaşamları için kazanç sağladıklarına inanırlar. Budist rahipler ise sabah erken saatlerde ellerinde kaplarla sokaklarda yürür ve halktan sadaka kabul ederler. Ancak ibadet adı altında yaptıkları bu batıl uygulamalar onlara, Allah'ın dilemesi dışında, ne dünyada ne de ahirette bir fayda sağlamayacaktır.
Budizmin bir diğer karanlık yönü de karamsarlığıdır. İnananlarına vaat ettiği "Nirvana", tüm dünyaya karamsar bakan melankolik bir zihniyetin, hayatla olan tüm bağlarını şizofrenik bir biçimde kesmesinden başka bir şey değildir. Katolik Ansiklopedisi The Catholic Encyclopedia, Budizm'in bu özelliğini şöyle açıklamaktadır:
Budizmin bir diğer ölümcül hatası yanlış pesimizmidir. Sağlıklı ve güçlü bir zihin, (Budizmin) yaşamı yaşamaya değer görmeyen ve her türlü bilinçli var oluşu kötü olarak kabul eden yaklaşımına karşı çıkacaktır. Budizm, doğanın, temel özelliği umut ve neşe olan sesi tarafından yalanlanmaktadır. Aslında (Budizm) akılcı yaşamın mükemmelliğine karşı bir tür protestodur. Budizm'in en büyük tutkusu, tüm canlıları Nirvana adı verilen bilinçsiz yaşam moduna götürmek ve böylece doğadaki mükemmelliği yok etmektir. Dolayısıyla Budizm doğaya karşı suç işlemektedir ve bunun sonucu olarak bireye karşı da suç işlemektedir. (Budizme göre) tüm meşru istekler bastırılmalıdır. Her türlü masum dinlence ve eğlence yasaktır. Müzikten zevk almak yasaktır. Doğa bilimleri hakkında araştırma yapmak küçümsenir. İnsan zihni sadece Budist metinleri ezberlemeye ve Budist metafiziği hakkında çalışmaya odaklanmalıdır. Budizmin dünya üzerinde gerçekleştirmek istediği ideal, var olan herşeye karşı kayıtsızlıktır.3
Oysa İslam insanlara kayıtsızlığı değil, tam aksine canlılığı, neşeyi ve hareketi getirir. İslam terbiyesini alan bir insan çevresindeki olaylara karşı son derece duyarlı olur. Dünyayı Budizm'deki gibi yüz çevrilmesi gereken bir kaos olarak değil, Allah'ın Kuran'da tarif ettiği güzel ahlakı uygulamak için yaratılmış bir imtihan alanı olarak görür. Bu nedenledir ki İslam tarihi son derece adil ve başarılı, halka huzurlu ve mutlu bir yaşam sağlayan yöneticilerle doludur. Budizm ise sadece kendi kendilerine acı çektiren, halklarını da kendileri ile birlikte pasiflik ve dolayısıyla fakirliğe sürükleyen, hatta karşılaştığı sorunlar karşısında tek çareyi kendini yakmakta bulan zavallı insanlar üretmektedir. Şeytanın insana karşı oynadığı büyük oyunlardan biridir bu. | |
|