SoFi Çocuk Web Master
Mesaj Sayısı : 1400 Nerden : BatMan Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: HAC HİKAYESİ Çarş. Ekim 08, 2008 1:27 pm | |
| (((>>>>>>MABUDUM>>>>>ALLAH>>>>>>))) SOoOoOoOoO oOoOoOoOFi ÇoOoOoOoOoOoOoOoOoOoOoOoOoCuKKK Lebbeyk Allâhümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne;l-hamde ve;n-ni;mete leke ve;l-mülke. Lâ şerîke leke lebbeyk. (Lebbeyk (emrine âmâdeyim) Allahım, lebbeyk. Lebbeyk, Senin ortağın yoktur. Lebbeyk, hamd ve nimet Sana mahsustur, mülk de. Senin ortağın yoktur.) (AİLE ;ZAMAN HAC HATIRALARI )HİKAYE
Allah;ım! Bu kardeşlerim Senden ne istiyorlarsa bir mislini de ben talep ediyorum; Hac denince aklıma hep dua gelir. Kulun Rabb;inden dilekte ve istekte bulunması, içini dökmesi, bütün bir hayatını gözünün önüne getirerek bir muhasebe iklimine dalmasıydı. Hiçbir zaman unutamadığım üç dua hatıramı, paylaşmak istiyorum.
Kâbe;nin örtüsüne tutunmuş bir şekilde dua eden iki kişi hâlâ gözümün önünden gitmez. Birisi kadın, Kâbe;nin duvarına yapışmış, ellerini de yaslamış, sesli sesli dua ediyor, bir de öyle ağlıyor ki, içinizi yakıyor. Ettiği duayı anlamıyorum, kendi diliyle bir şeyler istiyor, ama ihlâsın ve ubudiyetin zirvesinde dolaşıyor. Böyle bir duanın, hele böyle bir mekânda kabul olmaması mümkün gözükmüyor.
Diğeri de elli yaşlarında bir erkek. O da Kâbe;nin duvarına yaslanmış, sırtındaki beyaz entarisi terden sırılsıklam olmuş, ağlaya ağlaya sesli dua ediyordu, kendinden geçmişti, bu kelimeleri yazarken bile genzim sızlıyor. Daha sonra bu zatı Kâbe;nin dört bir tarafında hep böyle gördüm. Onun ettiği duaları duydukça bana sadece ;Âmin! Allahümme âmin!; demek düşüyordu.
Bir ikindi sonrasıydı. Tam Zemzem;in hanımlar tarafının sağında Harem-i Şerif;in merdivenlerinin üzerinde bir grup Nijerli beş-altısı erkek, beş-altısı kadın ellerini açmış duaya durmuşlardı.
Ama bizim bildiğimiz dualar değil dillerinden dökülenler. Ellerini Hacerü;l-Esved tarafına, Beytullah;a doğru uzatıyorlar, birisiyle konuşur ve ondan eliyle ısrarla bir şeyler ister gibi, ;Mutlaka vermelisin, vermezsen gitmem, kovsan da gitmem; der gibi bir edâ içinde dua ediyorlardı. Yüzleri siyah, boyları kısa, ama bakışları öyle parlak, kalpleri öyle berrak ki, sadece bu manzaraya hayran hayran bakıyorumdum ve ;Allah;ım! Bu kardeşlerim Senden ne istiyorlarsa, bir mislini de ben istiyorum; diyebiliyordum.
Yine sabahın erken saatleriydi. Sabah namazını kılmış, güneşin doğmasını bekliyordum. İşrak namazını kılıp otele dönecektim. Bir Türk hacı gördüm. İyi giyinmiş, üstü başı düzgün bir İstanbul beyefendisi görünümündeydi. Tam olarak Kâbe"nin kapısına doğru dönmüş, ellerini açmış, boynunu bükmüş, hafifçe eğilmiş mahzun bir sesle dua ediyordu. Merak ettim, biraz yaklaştım. ;Acaba nasıl dua ediyordu, neler istiyordu; Kendinden geçmiş bir haldeydi, dudaklarından sürekli şu kelimeler dökülüyordu:
;Özür dilerim Allah;ım, affedersin Allah;ım, o günahları bir daha yapmayacağım;;
Çok etkilendim. İçinden geldiği gibi yakarıyordu. Belki de o zamana kadar ilk defa dua ediyordu. Dua ederken neler diyeceğini de kimseden duymamış, bir kitaptan okumamıştı, sadece samimi, içten ve ihlasla dua ediyordu.
| |
|