Rab (c.c)
Sevgili Dostlar, Günde kıldığımız beş vakit namazımızda her rek'atta söylediğimiz "El-hamdu lil-lahi Rab-bil Alemiin" deki "Rab" kelimesinin anlamıı biliyor muyuz? Ilk bakışta "Alemlerin Rabb'i" görünüyor. Peki ya "Rabb" ne demektir?
"Terbiye Eden"
"Hamd Alemleri Terbiye Edene Mahsustur" eL-VÂSİ
--------------------------------------------------------------------------------
Bu mübarek isim, Allah'ın ilim ve merhametinin herşeyi kuşattığını bizlere haber veriyor. Bundan önceki isimlerin izahında, Allah'ın ilminin ezeli ve ebedi olduğunu, rahmet ve merhametinin genişliğini anlatmaya çalıştık. Allah'ın rahmet eserlerinden biride, insanları kadın ve erkek olarak yaratmasıdır, Şu ayeti kerimeye dikkat edelim ve ondaki hikmetleri kavramaya çalışalım:
"Yine O'nun alametlerindedir ki, kendilerine meyil ve ülfet edesiniz diye, sizin için, kendi cinsinizden zevceler yarattı, ve aranızda bir sevgi ve bir merhamet icad etti. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir kavim için ibret alacak alametleri vardır." (Rum 21)
Allah'ın insana verdiği nimetlerin en büyüklerinden biri de, şüphesiz sevgi nimetidir. Eğer insanda sevme ve sevilme arzusu olmasaydı, acaba inşanın hali ne olurdu.
Şimdi bu ulvi ismin geçtiği bir ayetin mealine bakalım :
"Birde içinizden bekarları ve kölelerinizle cariyelerinzden salihleri evlendirin, Eğer fakir iseler, Allah onlara fazlından rızık verir. Allah'ın ihsanı geniştir, her şeyi hikmeti üzere bilerek verir." (Nur 32)
Bu mübarek ayette gösteriyor ki, evlenmede hayır ve bereket vardır. Rızıkta genişleme ve bolluk vardır. Ayrıca ayette Mevlamız evlenmeyi emrediyor. Evlenme duruma göre şu kısımlara ayrılır.
1- Farz. 2- sünnet. 3- Haram.
Evlenmediği zaman, nefsine hakim olamayacak ve fuhşa düşecek kimsenin evlenmesi farzdır, Çünkü, nefsi fuhuş ve benzeri haramlardan korumak farzdır.
Fuhuş ve zinaya düşme korkusu olmayan kişinin evlenmesi sünnettir. Sevgili Peygamberimiz bizleri evlenmeye ve çoğalmaya, müslüman nüfusu artırmaya teşvik etmişlir.
Evlendiği takdirde, hanımının haklarını yerine getiremeyecek, nafakasını temin edemeyecek ve kadına zulmedeceği bilinen kimsenin evlenmesi haramdır. Ama müslüman çalışacak, Ailesininin geçimini temin edecek, şefkatli ve merhametli olacaktır. Biz evlenmeye ve hayırlı evlatlar yetiştirmeye çalışacağız. Şu hadisi şerife kulak verelim :
"Evlenme benim yolum ve sünnelimdir. Benim sünnetimi terkeden benden, benim ümmetimden değildir"
Evlenme bir akiddir. Onu kolaylaştırmak, külfetini ağırlaştırmamalıyız. Bilhassa çeyiz, takı, mobilya israfından mutlak kaçınmalıyız. Evlilik hayatını sona erdiren boşanmadan, şiddetle kaçınmalıyız. Karı-koca birbirlerine sabredecek ve kusurlarını, ayıplarını örteceklerdir. Evlilik ancak böyle devam eder.
Bu ismi çok anan kimsenin rızkı, ilmi ve ömrü bereketlenmiş olur. Es-selam
Alemlerin Rabbi olan ve bütün güzel isimlerin kendisine ait oluduğu Mevlanın yüce isimlerinden biri de, selam ismidir. Şu anlamları ifade eder, her türlü noksanlıktan salim kılan, esenlik veren, tehlikelerden kullarını selamete çıkaran, iyi kullarını cehennem azabından koruyan ve cennetteki kullarına selam eden.
Bu mübarek isminde dahil olduğu onbeş isim, haşr suresinin son üç ayetinde geçmektedir. Bu nedenle o üç ayeti okumak çok sevaptır. Bilhassa akşam ve sabah okunmaları Peygamberimiz tarafından tavsiye edilmiş, böyle yapanlara gece ve gündüz 70 bin meleğin dua ve istiğfar edeceği, sabah okuyda o gün ölenlerin, akşam okuyupta o gece ölenlerin şehid sevabı alacağı haber verilmiştir,
Selam Allah'ın ismi olduğu için, müslümanlar arasında selamlaşmanın devam ve yayılması çok önemlidir. Selamlaşma, sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberlik almak ise Vacip'tir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur.
"iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız. Size birbirinizi sevmenin yolunu göstereyim mi? Aranızda selamı yayın."
Peygamberimiz selamı yayınız buyuruyor. O halde selamı din kardeşlerimizden esirgemeyelim. Bu çok önemli sünneti, olduğu gibi muhafaza ederek yaygınlaştırmaya çalışalım. Tanıdığımız ve tanımadığımız her müslümana selam verelim.
Benim anlatmaya çalıştığım ve sünnet olan selam Selam'ün Aleyküm diye bildiğimiz selamdır. Başka hiç bir kelime bunun yerini tutmaz.
Müslümanın diğer müslümana selam vermesi, ona dua etmesi ve hayır dilemesidir. Selamdan sonra el sıkışıp toka yapmak ki, buna müsafaha diyoruz, çok sevaptır. Hadisi şerifte şöyle buyruluyor: 'iki müslüman karşılaştıklarında, selam verip müsafaha yaparlarsa, ağacın yapraklarının döküldüğü gibi günahları dökülür."
Kur'an-ı Kerim selamlaşmanın cennette devam edeceğini haber veriyor.
Melekler, müminlerin ruhlarını alırken ve cennetin kapısında onları karşılarken selamla karşılayacaklardır.
Selam verirken, selam alırken biliçli ve şuurlu olalım. Mümin her zaman ve heryerde ne yaptığını iyi bilecektir.
Kimlere selam verilmez: Tek cümleyle ifade edersek, haram işleyene haramı işlerken, ibadet yapana ibadet yaparken selam verilmez. Yani, içki içene, kumar oynayana, namaz kılana, Kur'an okuyana, zikir yapana, abdest bozana selam verilmez.
Bu adı çok okuyan kimse, kazadan, beladan, afetten ve korkdu-ğundan emin olur. En-nur
Alemleri maddi ve manevi olarak nurlandıran, işlediği yüzlere, zihinlere ve kalblere nur ihsan eden, nur kaynağı. "Allah göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır." (Nur 35)
Allah gökleri, güneş, ay, yıldız ve Meleklerle nurlandırmıştır. Güneş, ay ve yıldızlar maddi olarak gökleri aydınlatıyor. Bu aydınlık dünyamızda hayat olmasının ve yaşamın kaynağıdır. Melekler ise, manen gökleri ve yeri aydınlatır. Allah yerleri ise Peygamberler, Kur'an, ilim sahibleri, müminler ve çeşitli bitkilerle nurlandırıl-mıştır.
Şimdi düşünelim, Sevgili Peygamberimiz ve onun getirdiği İslam olmasaydı, dünyanın hali ne olurdu. Bunu anlamak için, Peygamberimizin yaşadığı asra bakmamız yeter, insanlar elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, kız çocuğundan utanıp onu canlı toprağa gömüyor, içkisiz yemek yemiyor. Fuhşu maharet ve geçim vasıtası sayıyor, güçlüyü haklı zayıfı, haksız kabul ediyorlar.
İslam bu insanları yaratılışlarında gaye ve hedefe çeviriyor. onları Allah'a kul, Sevgili Peygamberimize ümmet yapıyor. Onların kalblerine iman yerleştirip şefkat ve merhametle dolduruyor. Kur'an’a sarılan bu insanlar, din için, iffet için, hak ve hakikat için canlarını seve seve veriyorlar. Başkalarının haklarını kendi haklarına tercih ediyor, mazlumun hakkı için zalimle mücadele ediyorlar.
Bu ilahi nurdan nasibini alan Hz. Ömer, devlet başkanı iken, geceleri sokaklarda nöbet tutuyor sırtına un çuvalı alıp yetimleri doyuruyor, kölesiyle nöbetleşe deveye binerek Kudüs'e varıyor.
Mevla şöyle buyuruyor:
"Ey insanlarl Size Rabbinizden mucizelerle Peygamber geldi, ve size apaçık bir nur (Kur'an) indirdik" (Nisa 174)
"Size Allah'dan bir nur (Hz. Muhammed) ve aydın bir kitap olan Kur'an geldi. Allah, rızasına uyanları o nurlara selamet yollarına İletir ve onları, izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, doğru yol olan islam'a götürür." (Maide 15-16)
İşte muhterem kardeşim, Allah, inananların gönüllerini, kalblerini ve ahlaklarını böyle nurlandırıp onları fazilet sahibi yapar. Şu hadisi şerifi de düşünün.
"Abdest üzerine abdest almak, nur üzerine nurdur."
Bu ismi çok ananların kalbleri ilahi nur ve hikmetlerle dolar O kimse, keramet ehlinin derecelerine yüselir