] Ali ile Fatıma (r.a.)
Peygamber (a.s.) Efendimizin asil soyu Ehl-i Beyt; soyunu devam ettirdikleri Rasûl’ün (a.s.) ahlakı ile ahlaklanıp üstün bir ahlakı ve örnek yaşantılarıyla, kerem sahibi, ihsan sahibi olmalarıyla ün yapmış, ibadette devamlılıkları, cefalara, ezalara göğüs germeleri, çileleri bile düşüneni olgunlaştıracak derecededir.
Ehl-i Beyt’i sevmek, Rasûl’ü sevmektir. Rasûl’ü sevmek ibadettir.
Ehl-i Beyt’ten Ali (r.a.) efendimiz, Kur’an-ı Kerim’i bizzat Peygamber (a.s.)’dan talim etmiş ve Efendimiz (a.s.)’ın terbiyesi altında büyüdüğünden tevâzu, hayâ, adalet ve takva gibi ahlâkî olgunluklara sahip olmuştur. İlmî derecesi çok yüksek olan Hz. Ali efendimiz, bu konuda sahabenin en yüksek tabakasındandır. Onda öyle bir Allah sevgisi ve Allah (c.c.) korkusu vardı ki, seherlerini ibadetle geçirir ve gözyaşı Rabb sevdasıyla dökülürdü.
Çok cesurdu. Ama bu cesurluk, onu düşmanına karşı acımasızcadavrananlardan değil, düşmanına bile acıyan, haddi tecavüz etmeyen bir hal alırdı. Onun cömertliğine fakirliği engel değildi. Hangi şartta olursa olsun doğruluk şiarıydı ki, her davayı hak ile hallederdi. Onun nefret ettiği şey, dünya ziynetleriydi. Sevdiği ise, dindar ve muttaki olanlardı. Halifeliğinden önceki yaşayış halini aynen, halifeliğinden sonra da devam ettirmiştir. Her zaman fukara ve muhtaçlara yardımı sevmiş ve onlarla dost olmayı yeğlemiştir.
Fakirlere infak etmeyi sevmesinden dolayı Bakara suresinin 274. ayet-i kerimesi onun güzel davranışı sayesinde nazil olmuştur. Bu cömertlik abidesi muhterem efendimiz, elinde bulunan dört dirheminden birini âşikar, birini gizli, birini gece ve birini gündüz tasadduk edince, Âlim olan yüce Mevlamız;
“Mallarını gece-gündüz, gizli-aşikâr Allah (c.c.) yolunda harcayanlar yok mu? İşte onların rableri katında mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku da yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.” ayetiyle Hz. Ali efendimizi övmüştür.
Peygamber (a.s.): “Ya Ali! Niçin böyle tasadduk ettin?” diye sorunca.
“Ya Rasûlallah! Sadakam kabul olup Allah (c.c.)’ın rızasına nail olayım diye bu yolu seçtim. Çünkü bu dört yoldan hariç, sadaka verme ciheti göremedim.” demişlerdir. Bu nazik ve cömert insan, Ehl-i Beyt’in gözbebeği, kendinden sonra gelecek ümmete de ne güzel metot bırakmıştır.
- Cömertliği,
- Tevâzuu,
- Şefkati,
- Huşûu,
- Hilmi,
- Öfkesini yenmesi,
- Adaleti...
Ehl-i Beyt’in ve Rasûl’ün gözbebeği Hz. Ali (k.v.) efendimizin örnek alınacak olan pek çok yönlerinden sadece bir kaçı...
Mübarek eşleri Fatıma (r.a.) anamız, babası Hz. Muhammed (a.s.)’ın en büyük destekçisi olduğu gibi, evlendikten sonra da Hz. Ali efendimizin de en büyük destekçisi olmuştur. Yokluklarını, acılarını hiç hissettirmemiştir. Çileyle yoğrulan koskoca ömürde mutlu bir aile yuvası nasıl oluşturulacağını, edebiyle, eşine karşı saygısıyla öyle göstermiştir ki, bugün Ehl-i Beyt’in o güzelim yaşantısından mahrum oluşumuzdan, ailelerdeki huzursuzluğun sokaklara taştığını görüyoruz.
Hz. Fatıma, hayatında hiç yalan söylememiştir. Hz. Ali ile aralarında bir şey vaki olsa Hz. Ali (r.a.) efendimiz, “Ya Rasûlallah, sen bunu Fatıma’ya sor, o asla yalan söylemez.” derdi.
Peygamber (a.s.)’ın en küçük ve en sevgili kızı olan Hz. Fatıma hakkında İbn-i Hacer Haytemi, bütün dünya kadınlarının üstünü olduğunu söyler ve şu sebeplerden dolayı üstündür der:
• Cenab-ı Hak, Hz. Fatımat’üz Zehra’yı Hz. Ali’ye yerden önce gökte nikahlamıştır.
• Yüksek dereceli cennet kadınlarının en yücesidir.
• Kadınlık adetinden cennet hurileri gibi uzak olması sebebiyle kendisine Zehra ismi verilmiştir.
• Ömründe bir vakit kazaya namaz bırakmamıştır.
• Efendimiz (a.s.)’ın ahirete irtihalinden sonra hiç güldüğü görülmemiştir.
• Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in muhterem valideleri olmaları hasebiyle alemlerin hanımlarının efendisidir.
• Efendimiz’e olan aşk ve iştiyakından dolayı Efendimiz’in (a.s.) vefatından sonra yazılan hasretlik, üzüntü, ızdırap gibi bir amel hiç kimsenin defterinde yazılı değildir, Allahu alem...
• Usame b. Zeyd b. Harise (r.a.)’in rivayetinde geçtiği üzere;
Hz. Abbas (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.) Sevgili Peygamberimizden;
“Ya Rasûlallah Ehl-i Beyt’inizden en çok kimi seviyorsunuz?” diye sordular. Rasulullah (a.s.) Efendimiz de: “Bana en çok sevgili olan ciğer köşem Fatımat’üz Zehra’dır.” buyurdu.
Genç erkek ve genç kızlarımızın, Hz. Ali ile Hz. Fatıma (r.a.)’nın sürdürdükleri hayat mücadelesinden çok ibretler almaları gerekiyor.
Karşılıklı saygının ve sevginin doruk noktasında yaşanan bir mutlu yuva görmek istiyorsak, o Ehl-i Beyt’in temel taşları olanların hayat tarzı ve yaşayışları, bizi çok yönden irşad edecektir.
Peygamberimizden Hz. Ali’ye nasihatlar
Peygamber (a.s.) Hz. Ali’ye şöyle der:
“- Ya Ali! Ümmetimden 7 kimse cennete muhakkak girer:
1- Tevbe eden genç,
2- Sadakayı gizli veren kimse,
3- Haramlardan kaçınan ve duhâ namazını kılan kimse,
4- Malı gitse bile, cemaatle bir vakit namazını kaçırmaya tahammülü olmayan kimse,
5- Allah (c.c.) korkusundan gözleri yaşla dolan kimse,
6- Alimler ile beraber bulunan kimse,
7- Allah için bir mü’mini seven ve ikram eden kimse.”
“Ya Ali!
Kırk gün geçtiği halde bir ilim meclisine gitmeyen kimsenin kalbi kararır, büyük günahlar işler.
Çünkü kalp, ilimle yaşar.
İlimsiz ibadet olmaz.
Verâ sahibi olmayan, yani haramlardan ve şüpheli şeylerden sakınmayan kimsenin yerin altında durması, yerin üstünde durmasından iyidir. Yani o kimsede imanın bulunduğu belli olmadığından, kabirde durması iyidir.”