Akaid kitaplarında konu ile ilgili şu ifade yer almaktadır:
''Allah'ı görmek aklen câiz ve naklen sâbittir."8 Yani Alllah'ı görmenin imkânsız olduğuna dair aklî bir delil bulunmamaktadır. Kur'an-ı Kerîm'de de Allah'ın görülebileceğini gösteren âyetler vardır. Nitekim:
"Mûsa", Ey Rabbim, bana kendini göster, sana bakayım"dedi. Allah, sen beni göremezsin, ama dağ yerinde kalırsa sen de benigöreceksin, buyurdu."9
Bu âyet-î kerîme Allah'ı görmenin mümkün olduğuna iki yönden delâlet etmektedir.
Birisi, Hz. Mûsa Allah'ı görmek istemiştir. Eğer Allah'ın görülmesi mümkün olmasaydı, o, böyle bir istekte bulunmayacaktı. Çünkü bir Peygamberin Allah hakkında caiz ve mümteni olan şeyleri bilmesi gerekir.
Diğeri ise, Allah Teâlâ yüce zâtının görülmesini dağın yerinde kalmasına bağlamıştır. Dağın yerinde kalması ise mümkün olan bir şeydir. O halde Allah'ın görülmesi de mümkündür.10
Ayrıca mü'minlerin kıyâmet günü Allah'ı göreceklerine dair ayetler ve sahih hadisler vardır.11
Bu kısa açıklamadan sonra şimdi konumuza dönelim ve Peygamberimizin Mi'rac'da Allah'ı görüp görmediğini inceleyelim.
Mi'rac olayına ışık tutan âyetlerde Peygamberimizin Allah'ı gördüğüne dair açık bir şey yoktur. Bu olayın bazı safhalarını açıklayan âyetler ashab-ı kirâm tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır.
Kadı Iyad (H.476-544) İslâm âlimlerinin bu konuda farklı görüşler ortaya koyduklarını söylüyor.
Hz. Aişe ve taraftarları Peygamberimizin Mi'rac'da Allah'ı gözleri ile uyanık halde görmediğini söylerken, İbn Abbas (r.a.) ve onun görüşünü benimseyenler, bunun aksini savunarak Allah'ı gördüğünü iddia ediyorlar.
Mesrûk (r.a.) şöyle demiştir. Hz. Aişe'ye:
- Vâlide, Muhammed (s.a.v.) Rabbini gördü mü? dedim. O:
- Söylediğin sözlerden tüylerim diken diken oldu. Nasıl oluyor da bunu bilmiyorsun. Üç şey vardır ki, onları her kim sana söylerse yalan söylemiş olur:
- Her kim Muhammed (s.a.v.) Rabbini gördü derse yalan söylemiş olur, dedi ve sonra:
"Onu gözler idrâk edemez. O ise bütün gözleri idrak eder. O, gerçek Iütuf sahibidir. Her şeyden de haberdardır."12
"Ya bir vahiy ile bir perde arkasından, yahut bir elçi gönderip de kendi izniyle dileyeceğini vahyetmesi olmadıkça, Allah'ın hiçbir beşere söz söylemesi vaki olmamıştır."13
Âyetlerini okudu.
Sana her kim yarın ne olacağını bildiğini söylerse yalan söylemiş olur dedi ve:
"Hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilemez."14 Âyetini okudu.
Her kim sana Peygamberin bir şey sakladığını söylerse yalan söylemiş olur, dedi ve:
"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan Allah'ın Peygamberliğini tebliğ ve ifa etmemiş olursun."15 Ayetini okudu. (Hz.Aişe devamla) Fakat Peygamberimiz Cebrâil (a.s.)'i kendi sûretinde iki defa gördü, dedi.16
İbn Mes'ûd (r.a.) da Hz.Aişe'nin görüşündedir.17
Ebû Zer (r.a.) da şöyle demiştir: "Peygamberimize sordum:
- Ey Allah'ın Resûlü, Rabbini gördün mü? dedim. Peygamberimiz:
- O, bir nûr, O'nu nasıl göreyim, buyurdu.18
Hz. Aişe ve onunla birlikte ashaptan bazılarının, Peygamberimizin, Allah'ı gördüğünü kabul etmemelerine karşılık İbn-i Abbas (r.a.) ve onunla birlikte diğer bazı sahabiler ve bazı İslâm âlimleri Mi'rac'da Peygamberimiz Allah'ı görmüştür, demişlerdir.
İkrime (r.a.) Şöyle demiştir: "İbn Abbas (r.a.): "Muhammed, (s.a.v.) Rabbini gördü." dedi. Ben:
"Gözler O'nu idrak edemez." buyurulmuyor mu? dedim, İbn Abbas:
- Allah gerçek nuru ile tecelli ettiği zaman öyledir, diye cevap verdi.19
Yine İbn Abbas (r.a.): "İbrahim (a.s.)'ın Allah'ın dostu olmasına, Mûsa (a.s.)'ın Allah ile konuşmasına ve Muhammed (a.s.)'ın Allah'ı görmesine şaşıyor musunuz?'' demiştir.20
Görülüyor ki, Peygamberimizin Mi'rac'da Allah'ı görüp görmediği konusunda iki görüş vardır. Hz. Aişe ve taraftarlarına göre Peygamberimiz, Allah'ı görmemiş; İbn Abbas ve onun görüşünde olanlara göre ise Allah'ı görmüştür.
Bu incelemeden de anlaşılacağı üzere bu hususu ifade eden kesin bir şey yoktur. Sadece Mi'rac'tan söz eden âyetlerin bir kısmının ashap tarafından farklı yorumlanması sonunda bu görüşler ortaya çıkmış bulunmaktadır. Esasen Hz. Aişe ile İbn Abbas (r.a.) da onun kalbi ile Allah'ı görmüş olduğunu iddia etmiş olması muhtemeldir. Böylece her ikisinin görüşü telif edilmiş olur. Nitekim İkrime'nin İbn Abbas (r.a.)'dan rivayetine göre, İbn Abbas şöyle demiştir:
''Muhammed'in gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.'' Âyet-i kerimesinin tefsirinde, "O'nu kalbi ile gördü." demiştir.21 Ata'nın da İbn Abbas'tan aynı mealde rivâyeti vardır.22 Hatta İbn Abbas (r.a.)'ın: "Resûlullah Rabbini gözü ile değil, kalbi ile görmüştür." dediği de rivayet edilmiştir.23
Bunun içindir ki Said İbn Cübeyr: "Peygamberimiz Rabbini gördü diyemem, görmedi de diyemem.'' dediği rivayet edilmiştir.24
En doğrusunu Allah bilir.
Evet, değerli mü'minler, Peygamberimiz böylece bu mübarek yolculuğu tamamlayarak aynı gece evine döndü.
Mi'rac'ın Yankıları
Peygamberimiz evine döner dönmez gece olup bitenleri ailesine ve arkadaşlarına anlattı. Her söylediğinin gerçek olduğunda şüphe olmayan Peygamberimize ailesi ve arkadaşları inanmıştı. Mekke'lilerin bazıları olayı duyar duymaz şaşkına dönmüşler; bir gecede bu kadar yer hiç gezilir mi demişlerdi. Çünkü onlar Mi'rac'taki üstün gerçekleri kavrayacak seviyede değillerdi. Bu sebeple Mi'rac olayı kendilerine anlatılınca inanmadılar. Her şeyi maddî ölçülere göre değerlendirdikleri için böyle şey olur mu? dediler. Kainatta olup bitenlerden, Allah'ın sonsuz kudretinden haberleri yoktu. Her yeni şeye karşı gelen câhil halk seviyesinden yükselmiş değillerdi. Kervanların bir ayda gidip bir ayda geldikleri mesafeyi Muhammad (s.a.v.) bir gecede nasıl alabilecek, dediler. Halbuki Hz. Muhammed onların kullandıkları vasıtaları kullanmış değildi. O, Burak'a binmişti. Burak, şimşek manasındaki berk kökünden gelir. O halde Mi'rac'ta şimşek sür'ati vardır.
Evet, değerli mü'minler, Mekke'liler bu olay karşısında şaşkına döndüler. Hemen Ebû Bekir (r.a.)'e koştular ve Peygamberimizin İsrâ'ya dair verdiği haberi ona naklettiler. Hz. Ebû Bekir onlara:
- Muhammed'in doğru sözlü olduğuna kanaatim vardır. Bu kanaatimi size de bildiririm, dedi. Onlar:
- Demek Muhammed (s.a.v.)'in bir gecede Mescid-i Aksâ'ya gidip sonra dönüp geldiğini sen de tasdik mi ediyorsun? dediler. Hz.Ebû Bekir:
- Evet, tasdik ediyorum. Değil bu, bundan daha ziyade uzaklarına da meleklerin gökten haber getirdiklerine de inanmışımdır, dedi. Bu cihetle Ebû Bekir (r.a.)'e "Sıddık" denildi.
Peygamberimizin daha önce Mescid-i Aksâ'ya gitmediğini biliyorlardı. Onun için kendisine Mescid-i Aksâ ile ilgili sorular sordular. Peygamberimiz çok bunaldı. Çünkü bir an uğrayıp geçtiği bir yer hakkında ne kadar bilgisi olabilirdi. Kendisi bu anı şöyle anlatıyor:
"Kureyş beni yalanlayınca Mescid-i Haram'a gidip Hicr'de ayakta durdum. Bundan sonra Allah bana Beyt-i Makdis ile gözümün arasındaki mesafeyi kaldırdı da ne sordularsa bakarak haber vermeye başladım.25
İşte Mi'rac ve safhaları kısaca böyle.
Mi'minin Mi'rac'ı sayılan namazın farz kılındığı bu mübarek gecede yüce yaratıcıya yönelmeli, O'ndan af ve bağış dilemeliyiz. Birbirimize sevgi ile yaklaşmalı düşmanca davranışlardan uzak durmalıyız. Sağlıkla kavuştuğumuz bu kutlu günleri değerlendirmeli ve Allah'ın Iütfettiği sayısız nimetlerine şükretmeliyiz.